1 Aralık 2016 Perşembe

O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar.........

       Sabah ilk dersim 9B sınıfına idi,derse girdim,defteri imzalıyorum,biraz dalgınım da...İşleyeceğim konu sözcükte yapı,bir yandan da düşünüyorum ne önemi var ki bu konunun,yani çocuklar bütün ekleri kökleri ezberleyecekler,hangisi çekim eki hangisi yapım eki şıp diye bilecekler,eeee ne olacak sonra....Mezun olup iş hayatına atıldıklarında imza yetkilerini satıp her şeye onay vereceklerse,çürük inşaatlar yapıp malzemeden çalacaklarsa,işlerine öyle geldiği için yanlışa yanlış demeyeceklerse...ne önemi var ki sıfatın zamirin
       Oysa bu çocuklar kompozisyonlarında hayallerini anlatırken .ben büyüyünce doktor olacağım,haftanın bir gününü yoksul insanlara ayırıp,onları muayene edeceğim,eczacı olacağım parası olmayanlara ilaç dağıtacağım ve daha neler neler demiyorlar mıydı....Düşünüyorum da biz nerde hata yaptık,neyi eksik yapıyoruz..Neden her şey elimizde kalıyor...Neden iş ahlakını,profesyonelce davranmayı ,taraf tutmadan doğruları savunmayı başarmıyoruz...Neden neden nedenn
Bugün sabah Aladağ'a ağlarken çocuklarla da dertleştik işte böyle , çok da güzel anladılar beni,benim göremediklerimi onlar tamamladılar,onlardan söz aldım büyüdüklerinde iş ahlakını kaybetmeyecekler ve erdemli insan olup güzel işlere imza atacaklar....
       Haaa sözcükte yapı konusu da kaldı haftaya,olsun telafi ederiz onu nasıl olsa ama erdemli olmayı ve erdemli kalmayı telafi edemeyiz....





NOT:Başlık Edip Cansever'in Mendilimde Kan Sesleri şiirinden

26 Kasım 2016 Cumartesi

BASİT, PRATİK,ŞIK BİR MODEL...

     Arkadaşımın butiğinde asker yeşili bir giysiyi denemiştim geçen yaz,küçük geldi,38 bedendi,ben 40 bedenim bu arada :) ama hala bir beden küçülme hayalimi de kaybetmiş değilim :))) Dedim bari eve götürüp kalıbını çıkarayım.Evde neye çıkarayım diye düşünürken annem kullanmadığı bir masa örtüsünü getirdi,bundan çıkar diye,sert de bir kumaşmış,çıkardım ondan,aslında zor hazırdan kalıp çıkarma,sağolsun BURDA'cığım da kalıp yönünden daralmıyor bizi ama bazen de bulamıyorsun işte istediğin bir kalıbı...Kumaşı da dökümlü bir kumaştı ve aynısının bordosunu da kumaşçımdan almıştım.
      Kalıbı denedim ilk,evde çok olan beyaz bir kumaşta,beğendim,kol evi biraz dar geldi,genişlettim,biraz da kenarlardan pay koyunca oldu,bazılarını yelek gibi yaptım,bazılarına kol ekledim,orjinalinde de kol vardı,aslında hazır konfeksiyonda bolca kullanılan bir model ama bizim Burdalarda ben bir türlü bulamadım







Morda biye falan da yok sürfile yaptım bıraktım,sonra yaparım belkiii :)

 İki omuz ve iki yan dikişi var sadece  bunun,daha önce paylaşmıştım,bu yeleği...




 Modelin orjinalinde omuzdan kulp var ve de cep var aslında cepli çok daha hoş olur ama ben uğraşmadım,o kadar da tembelim yaniii :))
Dikkat ederseniz arka oldukça dar,arkayı yerleştirirken ben biraz genişlettim,boyu 1,20 cm,ister uzun ister kısa,ister kollu ister kolsuz nasıl isterseniz öyle yapın :))

17 Kasım 2016 Perşembe

ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI VE TEK KALIPLA DİKTİĞİM RENK RENK YELEKLERİM



Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı 
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek 
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, 
umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü-
şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, 
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir 
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa 
başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut-
mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı 
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların 
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik 
olur tükenmek değil de? 


...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını 
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var 
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. 
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir 
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce 
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, 
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir 
engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür 
hanım? 
 Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. 
Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. 
Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık 
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır 
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut 
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka 
ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi 
içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa? 



Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, 
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni 
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım 
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi 
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice 
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya... 



Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko-
nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? 
Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden 
mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini 
bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü 
yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi 
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne 
işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko-
nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten 
olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor 
muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... 



Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar 
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir 
yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla 
nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, 
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün 
acıların anasıdır, de... 

 Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler 
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün ka-
lıplarından. Beni duy ve anla.



Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar 
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir 
yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla 
nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, 
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün 
acıların anasıdır, de... 

 Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi 
yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun 
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi 
atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, 
kurşuni-külrengi mi yoksa? ŞÜKRÜ ERBAŞ



Daha önce beyazı diktiğim  ve  hazır bir modelden çıkardığım bu kolay modelden diktikçe dikiyorum
elimdeki kumaş bir metre olunca ancak bu modeli uygun gördüm.Yeşil olana kalın penyeden kol diktim
 ve biye yaptım,Sarı olan kaşe gibi bir kumaş,toprak rengi olan keçe kumaş,onlara biye yapmadım
overlok olsa kenarlarını onunla bitirsem ıyi  olacaktı ama olmadığı için çarpı yaptım şimdilik
uygun bir biye  bulursam yaparım ,şimdilik böyle giydim,ama yeter artık bu model,mor olana da
kol taktım,iki tane de kalem etek diktim,bu hafta her gün birini giydim :))

 İYİ AKŞAMLARRRR

                                                                                                         

2 Kasım 2016 Çarşamba

MÜRDÜM RENGİ SALAŞ ELBİSE


ŞÜKRÜ ERBAŞ'IN ZAMANA BENZEDİK ŞİİRİ İLE HERKESE GÜNAYDIN


mutluluğun geniş kapılarında
hayatın sürgüleri var.
(daracık ömrümüzde geniş sıkıntılar)

usul gülüşlerimizde hüzün lekeleri
küçük ayrıntılara yöneldik nicedir.
(içe dönük duygulu karamsar)

iki yüzümüz vardı iki güzelliğimiz
umut ve sevgi, kırmadan aynaları
(alın kırışığımızda aynı suçun izi var)

yalnızlık biricik benzerliğimiz oldu
payımıza düşen o yanlış ilişkilerden.
(herkese acısı kadar)

ne konuşmalarımızda tat kaldı
ne susmalarımızda bir hikmet
(hep aynı boşluğa açıldı dar kapılar)

olur olmaz şeylerden alınır kırar olduk
zamana benzedik iyice, çekilmesi zor.
(aynaların ardında aynı kirin pası var)

     ÇOK GÜZEL BİR VUAL KUMAŞ,AMA BAKTIM YETMİYOR ,ROBASINI VE KOLLARINI YİNE EVDE OLAN KENDİNDEN DESENLİ AYNI TONLARDA BAŞKA BİR KUMAŞLA YAPTIM VE İYİKİ DE KUMAŞ YETMEMİŞ DEDİM :) ETEK KISMINDA DA BOYU EN OLARAK KULLANDIM VE KUMAŞ KENARINDAKİ PÜSKÜLLERİ ALT ETEK UCUNA GETİRDİM...





 BAKTIM BU MAVİYLE ÇOK GÜZEL UYDU , AKLIMA EVDE BU RENK KEÇE OLDUĞU GELDİ,HEMEN DİKİVERDİM BU ÇANTAYI DA,KOLYEYİ DE YAPTIM,KOT CEKET HARİÇ YAPIM YÖNETİM BANA AİT,YAŞASINNNNN SEVİYORUM ÜRETKENLİĞİ...
 ARKADAŞIMIN DA ŞIKLIĞINA BAKAR MISINIZ...
 OKULUN AYNASI DA ÇOOK KİRLİYMİŞ,CAM BEZİMİ GÖTÜTEYİM DE BİR SİLEYİM :)

DARACIK ÖMRÜMÜZDE GENİŞ SIKINTILAR YAŞAMAYALIM, ZAMAN BENZEMEYELİM  DİYORUM ,HERKESE GÜZEL GÜNLER DİLİYORUMMM :))

26 Ekim 2016 Çarşamba

EN GÜZEL KIRMIZI EN GÜZEL BEYAZ ETKİNLİĞİ

BU KEZ  DE BAYRAM ÇOCUĞU HEYECANI OLSUN İÇİMDE :))
    Sevgili http://www.kendindik.com İrem'in düzenlediği bu etkinlik çok anlamlı o yüzden katılmasam olmazdı.Kışlık bir beyaz elbise dikmeyi istiyordum hep,kumaşım da hazırdı,kalın bir kumaş ve kırık beyaz,iki yıl önce almıştım,yine epeydir yapmayı hep istediğim nakış aşkım depreşince beyazı ve bir zamanlar yastık kılıfı olan kırmızı kanaveçeyi birleştirip bir elbise diktim . Sonuçtan çok memnun kaldım.
    Diktiklerimi severek dikip giyiyorum hep ama bunun etkisini anlatamam,cuma giyinip gittim ,aaaa arkadaşlarım alkışladılar çok beğendiklerini söylediler,bir de erkek öğrenciler pek söylemezler ama o gün yanıma gelip gelip elbisemin çok güzel olduğunu söylediler :)))
   Eeeeee CUMHURİYET' e de güzel elbise yakışır değil mi :))


CUMHURİYET BİZDEN FİKRİ HÜR,İRFANI HÜR ,VİCDANI HÜR NESİLLER YETİŞTİRMEMİZİ İSTİYOR,BENİM EN BÜYÜK MÜCADELEM BUDUR,KİMSEYE BİAT ETMEYEN ,SORGULAYAN ÖZGÜR RUHLU VE GÜZEL ERDEM SAHİBİ GENÇLER YETİŞTİRMEK.....


BU MEMLEKET BİZİM
Dört nala gelip uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim

Kapansın el kapıları
Bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim

Bilekler kan içinde dişler kenetli
Bilekler kan içinde ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim

Nazım Hikmet


3 Ekim 2016 Pazartesi

DÜN DİKİLDİ BUGÜN GİYİLDİ-YAŞASINN DİKİŞ DİKMEYİ SEVİYORUMMMMM


 Şimdilik kalem etekle giydim,bir de dantel kalem etek dikilecek,kotla da çok güzel olur eminim :)
     Bandanamın desenini de görün istedim :))) aslında hayal ettiğim armalar bunlar değil,ama bulabildiklerim bunlar  :(( Ben daha çok çiçekli böcekli ,şal desenli armalar arıyorum,nerdeyse kendi armamı kendim yapacağım,hiç zor değil alırım rengarenk keçe yaparım :))

Oh beee yayınlarımı yaptım şimdi yürüyüşe gidiyorum :))

HERKESE GÖNÜLLERİNCE  GEÇİRECEĞİ BİR HAFTA OLSUN :))


''SONBAHAR -Kİ DOYUMSUZ BİR AŞKIN SONUDUR '' GÜMÜŞLÜKTE SONBAHAR

Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar
Seninle yeşerdiler, seninle soldular..
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Şairler en güzel sonbaharı anlatmışlar diye düşünmekteyim,başlık da Metin Altıok'tan....
 Bir şeyi beğenince onun suyunu çıkarana kadar yapıyorum biliyorsunuz,bu pantolon ve bluzu sevince hemen yenilerini diktim,kumaş çok nasıl olsa :)))



 Bu sandığı yeni buldum ,daha doğrusu o beni buldu,ve yeni hayallerimin sahibi ,zımparalanacak,boyanacak,yeniden hayat bulacak,kimbilir neler yaşadı gördü,neler saklandı içine...Annemin çeyiz sandığını nasıl merak ederdim,sandığı karıştırmayı da çok severdim...Neyse sandık rol çalmasın,o başka bir yayının malzemesi olsun....




Bir kaç da Gümüşlük fotoğrafı koyayım , iç turizme yardımcı olalım değil mi :)) Oğlumla pazar gezmesi yaptık






 Böyle ayna ben de yapacağım ,bir sürü malzeme topladım da dikişten sıra gelmiyor :))