17 Kasım 2016 Perşembe

ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI VE TEK KALIPLA DİKTİĞİM RENK RENK YELEKLERİM



Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı 
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek 
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, 
umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü-
şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, 
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir 
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa 
başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut-
mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı 
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların 
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik 
olur tükenmek değil de? 


...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını 
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var 
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. 
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir 
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce 
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, 
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir 
engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür 
hanım? 
 Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. 
Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. 
Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık 
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır 
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut 
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka 
ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi 
içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa? 



Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, 
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni 
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım 
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi 
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice 
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya... 



Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko-
nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? 
Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden 
mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini 
bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü 
yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi 
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne 
işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko-
nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten 
olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor 
muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... 



Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar 
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir 
yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla 
nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, 
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün 
acıların anasıdır, de... 

 Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler 
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün ka-
lıplarından. Beni duy ve anla.



Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar 
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir 
yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla 
nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, 
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün 
acıların anasıdır, de... 

 Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi 
yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun 
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi 
atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, 
kurşuni-külrengi mi yoksa? ŞÜKRÜ ERBAŞ



Daha önce beyazı diktiğim  ve  hazır bir modelden çıkardığım bu kolay modelden diktikçe dikiyorum
elimdeki kumaş bir metre olunca ancak bu modeli uygun gördüm.Yeşil olana kalın penyeden kol diktim
 ve biye yaptım,Sarı olan kaşe gibi bir kumaş,toprak rengi olan keçe kumaş,onlara biye yapmadım
overlok olsa kenarlarını onunla bitirsem ıyi  olacaktı ama olmadığı için çarpı yaptım şimdilik
uygun bir biye  bulursam yaparım ,şimdilik böyle giydim,ama yeter artık bu model,mor olana da
kol taktım,iki tane de kalem etek diktim,bu hafta her gün birini giydim :))

 İYİ AKŞAMLARRRR

                                                                                                         

10 yorum:

  1. Yelekler e bayıldım harika olmuş ellerine sağlık kalıbı varmı acaba görmedim

    YanıtlaSil
  2. Yelekler e bayıldım harika olmuş ellerine sağlık kalıbı varmı acaba görmedim

    YanıtlaSil
  3. Şiirsel bir o kadar güzel renk ve modellerle süslü bir yayın ancak edebiyat öğretmenin sunumunda gerçekleşir.Öyle hoşuma gitti ki Nurayım aklına fikrine ellerine sağlık, cici yeleklerini sağlıcakla mutlulukla giyesin.Sevgiyle kucaklıyorum seni.

    YanıtlaSil
  4. Eteklerini unutmuşum desen olarak aynı fakat renk geçişleri farklı yazda bende dikmiştim fermuarsız astarsız ,kemersiz çok da rahat, eminim seninkilerde öyledir.

    YanıtlaSil
  5. Tam üç kere başa dönüp baktım sayfaya ilk ikisi şiir yüzünden anlayamadım modelleri o kadar etkiledi beni şiir :(( üçüncüde farkettim modelleri hepsi harika sana da çok yakışmış ellerine sağlık :)

    YanıtlaSil
  6. Çoook beğendim ellerinize sağlık, artık sınavlardan kurtulup bende dikmek istiyorum! :))

    YanıtlaSil
  7. ellerinize sağlık! yeni açıldığım el yapımı oyuncak hakkında bloguma davet ediyorum sizi!

    YanıtlaSil
  8. Tarz kadinsin vesselam. Bodrum sana coook yakisiyor!:)

    YanıtlaSil
  9. O kadar güzel anlatmış ki yazan üstüne söz söylersm bugün ayıp olur,
    Seninde,Şükrü ERBAŞ'ında ellerine,dillerine,gönüllerinize sağlık.

    Bu yeleekden bendede benzer kalıp dan hazır almış çokda giyememiştim siyah olmasından pek haz etmemiş fazla giymemiş kalıbı yüzünden saklamıştımi,iyi hatırlattın dur kız ben de birkaç renkde dikeyim de sana hava atayım.Seninkiler gibi güzel olmazsa kendimi döverimmm...
    Öpüyorum seni becerikli arkadaşım...

    YanıtlaSil
  10. istanbul, hasta yaşlılarımın olması kısacası hayatın zor zamanlarındayım. blogla bağımı koparmamak için önüme ne gelirse paylaşıyorum. fakat blog komşularımı ziyaretlerim aksıyor. senin şiirlerini, elbiselerini özlüyorum.

    YanıtlaSil